Savaş ve Anarşistler: Ukrayna’da Anti-Otoriter Perspektifler

cdn.crimethinc.com/assets/articles/2022/02/15/header.jpg

Bu metin, Ukrayna’dan birkaç faal anti-otoriter eylemci tarafından birlikte oluşturuldu. Bizler tek bir örgütün temsilcisi değiliz; fakat bu metni yazmak ve muhtemel bir savaşa hazırlanmak amacıyla bir araya geldik.

Bizim dışımızda, bu metin, metinde anlatılan olaylara katılan insanlar, iddialarımızın doğruluğunu kontrol eden gazeteciler ve Rusya, Belarus ve Avrupa’da yaşayan anarşistler de dahil olmak üzere ondan fazla kişi tarafından gözden geçirildi. Mümkün olan en tarafsız metni yazmak için birçok düzeltme gerçekleştirdik ve insanlardan açıklamalar aldık.

Eğer savaş patlak verirse, anti-otoriter hareketin hayatta kalıp kalmayacağını bilmiyoruz ama bunu yapmaya çalışacağız. Bu metin aynı zamanda biriktirdiğimiz deneyimi çevrimiçi olarak aktarma girişimidir.


Şu anda, dünya hararetli biçimde Rusya ile Ukrayna arasındaki muhtemel bir savaşı konuşuyor. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın 2014 yılından beridir sürdüğünü açıklığa kavuşturmamız gerekiyor.

Ama her şey sırayla.

cdn.crimethinc.com/assets/articles/2022/02/15/1.jpg

Kiev’deki Maidan Protestoları

2013 yılında, o dönemin Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in Avrupa Birliği ile ortaklık anlaşmasını imzalamayı reddetmesinden hoşnut olmayan öğrenci protestoculara saldıran BERKUT’un (polis özel kuvvetleri) tetiklemesiyle Ukrayna’da kitlesel protestolar başladı. Bu saldırı toplumun pek çok kesimi nezdinde bir eylem çağrısı işlevi gördü. Yanukoviç’in çizgiyi aştığı herkesçe aşikardı. Protestolar, en sonunda cumhurbaşkanının ülkeden kaçmasına yol açtı.

Ukrayna’da bu olaylara “Haysiyet Devrimi” adı verildi. Rus hükümeti, bunu bir Nazi darbesi, ABD Dışişleri Bakanlığı projesi vb. gibi lanse ediyor. Protestocular, her rengi içinde barındıran bir kalabalıktı: kullandıkları sembollerle aşırı sağcılar, Avrupa değerlerinden ve Avrupa’ya entegrasyondan bahseden liberal liderler, hükümete karşı çıkan sıradan Ukraynalılar ve bir kısım solcu oradaydı. Protestocular arasında oligarşi karşıtı duygular egemenken, Yanukoviç’ten hoşlanmayan oligarklar bu protestoyu finanse etti; çünkü Yanukoviç yakın çevresiyle birlikte o döneminde büyük meblağlı işleri tekeline almaya çalışıyordu. Kısacası, diğer oligarklar için bu protestolar kendi işlerini kurtarma fırsatını temsil ediyordu. Ayrıca, orta ve küçük işletmelerin pek çok temsilcisi de protestolara katıldı; çünkü Yanukoviç’in adamları onlardan para [rüşvet/ç.n.] talep ediyor ve özgürce çalışmalarına izin vermiyordu. Sıradan insanlar, yüksek düzeydeki yolsuzluk ve polisin keyfi davranışlarından hoşnut değildi. Yanukoviç’e Rus taraftarı bir politikacı olduğu gerekçesiyle karşı çıkan milliyetçiler, kendilerini büyük ölçüde yeniden öne çıkardılar. Yanukoviç’i Belarus ve Rus diktatörleri Alexander Lukashenko ve Vladimir Putin’in dostu olarak gören Belaruslu ve Rus gurbetçiler de protestolara dahil oldular.

Eğer Maidan mitinginden bazı videolar izlediyseniz, şiddet düzeyinin aşırı olduğunu fark etmiş olabilirsiniz; protestocuların geri çekilebileceği bir yer yoktu, bu yüzden acı dolu sona kadar mücadele etmek zorunda kaldılar. BERKUT, patlamanın ardından şarapnel yaraları açan ve insanların gözlerine isabet eden sersemletici el bombalarına vida somunları sarmıştı; bu nedenle pek çok insan yaralandı. Çatışmanın nihai aşamalarında, güvenlik güçleri ağır silahlar kullandı ve106 protestocuyu katletti.

Buna karşılık olarak protestocular el yapımı bomba ve patlayıcılar ürettiler ve Maidan’a ateşli silahlar getirdiler. Molotof kokteyllerinin üretimi küçük gruplarca yapılıyordu.

cdn.crimethinc.com/assets/articles/2022/02/15/2.jpg

Hükümet, 2014 Maidan protestolarında paralı askerleri de (titushkas) kullandı; onlara silah verdiler, organize ettiler ve örgütlü bir sadık güç olarak kullanmaya çalıştılar. Bu güçlere karşı sopa, çekiç ve bıçaklarla direnilen kavgalar yaşandı.

Maidan’ın “AB ve NATO’nun manipülasyonu” olduğu görüşünün aksine, Avrupa’ya entegrasyonun destekçileri, militan protestoculara yardakçı deyip onlarla alay ederek barışçıl bir protesto çağrısında bulunmuştu. AB ve ABD, hükümet binalarının ele geçirilmesini eleştirdi. Elbette, “Batı yanlısı” güçler ve örgütler de protestoya katıldı; yine de protestonun tamamını kontrol etmiyorlardı. Aşırı sağ da dahil olmak üzere çeşitli siyasi güçler sokakta aktif biçimde müdahale etti ve kendi gündemlerini dayatmaya çalıştı. İlk çatışma birliklerini oluşturmaları ve herkesi eğitmeye, yönlendirmeye ve onlara katılmaya davet etmeleri sayesinde hızla harekete geçtiler ve örgütleyici bir güç haline geldiler.

Buna karşın, alandaki güçlerin hiçbiri mutlak biçimde baskın değildi. Asıl eğilim, bunun yozlaşmış ve halk desteğini yitirmiş Yanukoviç rejimine karşı kendiliğinden bir protesto seferberliği olmasıydı. Belki de Maidan birçok “çalınmış devrimden” biri olarak sınıflandırılabilir. On binlerce sıradan insanın fedakârlık ve çabaları, ekonomi üzerinde güç ve kontrol sahip olmak için harekete geçen bir avuç politikacı tarafından gasp edildi.

2014 Protestolarında Anarşistlerin Rolü

Ukrayna’daki anarşistlerin uzun bir geçmişi olmasına karşın, Stalin döneminde anarşistlerle bağlantısı olan herkes bastırıldı ve hareket öldü; sonuç olarak devrimci deneyimin aktarımı da sona erdi. Hareket, tarihçilerin çabaları sayesinde 1980’lerde toparlanmaya başladı ve 2000’lerde alt kültürlerin ve faşizm karşıtlığının gelişmesi sebebiyle tekrar büyük bir ivme kazandı. Yine de 2014 yılında henüz ciddi tarihsel zorluklara hazır değildi.

Protestoların başlamasından önce anarşistler bireysel eylemciler ya da küçük gruplar halinde dağınık haldeydiler. Çok azı hareketin örgütlü ve devrimci olması gerektiğini savunuyordu. Bunun gibi olaylara hazırlanan tanınmış örgütlerden ‘Makhno Devrimci Anarko-Sendikalistler Konfederasyonu’ (Makhno RCA’ları) vardı; fakat ayaklanmaların başında katılımcılar yeni durum karşısında bir strateji geliştiremediklerinden kendilerini lağvettiler.

Maidan’daki olaylar, özel kuvvetlerin zorla evinize girdiği ve kararlı bir tutum göstermeniz gereken bir durumu andırıyordu; buna karşın cephaneliğiniz yalnızca punk şarkı sözleri, veganlık, yüz yıllık kitaplar ve en iyi olasılıkla sokak faşizmine ve yerel sosyal çatışmalara katılma deneyiminden oluşuyordu. Sonuçta, insanlar neler olduğunu anlamaya çalışırken çok fazla karmaşa yaşandı.

O dönemde, mevcut duruma dair birleşik bir bakış açısı oluşturmak mümkün değildi. Aşırı sağın sokaklardaki varlığı, barikatların aynı tarafında Nazilerin yanında durmak istemedikleri için birçok anarşisti protestoları desteklemekten vazgeçirdi. Bu tavır, harekette çok fazla tartışmaya yol açtı; bazıları, protestolara katılmaya karar verenleri faşist olmakla suçladı.

Protestolara katılan anarşistler, polisin gaddarlığında, Yanukoviç’in kendisine ve Rus yanlısı konumuna karşı öfkeliydi. Fakat, aslında ‘dıştakiler’ kategorisinde oldukları için protestolar üzerinde dişe dokunur bir etkisi olamadı.

En sonunda anarşistler, başta gönüllü / militan olmayan inisiyatifler olmak üzere, bireysel olarak ve küçük gruplar halinde Maidan Devrimi’ne dahil oldular. Bir süre sonra işbirliği yapmaya ve kendi ‘müfrezelerini’ (60-100 kişilik bir savaş grubu) oluşturmaya karar verdiler. Yine de müfrezenin kaydedilişi esnasında (Maidan’da zorunlu bir prosedürdü), sayıca fazla durumdaki anarşistler aşırı sağ eylemciler tarafından silah kullanılarak dağıtıldı. Anarşistler meydanda kalsalar da artık büyük örgütlü gruplar oluşturmaya çalışmadılar.

Maidan’da öldürülenler arasında, ironik bir şekilde, ölümünün ardından Ukrayna Kahramanı olarak ilan edilen anarşist Sergei Kemsky de vardı. Güvenlik güçleriyle çatışmanın hararetli aşamasında bir keskin nişancı tarafından vuruldu. Protestolar sırasında Sergei protestoculara, doğrudan demokrasi ve toplumsal dönüşüme dair bakış açısını vurgulayarak, devrimi geliştirmenin olası yollarını özetlediği “Duyuyor musun Maidan?” başlıklı bir çağrıda bulundu. İngilizce metne buradan ulaşabilirsiniz.

Eylemler sırasında toplanmış bir grup anarşist

Savaşın Başlangıcı: Kırım’ın İlhakı

Rusya ile yaşanan silahlı çatışmalar sekiz yıl önce, 26-27 Şubat 2014 gecesinde Kırım Parlamento binası ve Bakanlar Kurulu’nun kim olduğu bilinmeyen silahlı adamlar tarafından ele geçirilmesiyle başladı. Rus silahları, üniformaları ve teçhizatı kullanıyorlar ama Rus ordusunun sembollerini taşımıyorlardı. Putin, daha sonra “Kırım: Anavatana giden Yol” adlı belgesel propaganda filminde bizzat itiraf etmesine karşın, Rus ordusunun bu operasyona katıldığı gerçeğini kabul etmedi.

9 Mart 2014’te Kırım’da bir Ukrayna askeri birimini bloke eden, amblem olmayan üniformalar giyen silahlı adamlar.

Bu noktada, Yanukoviç döneminde Ukrayna ordusunun çok kötü durumda olduğunu anlamak gerekiyor. Kırım’da faaliyet gösteren 220 bin kişilik düzenli bir Rus ordusu olduğunu bilen Ukrayna geçici hükümeti, buna karşı koymaya cesaret edemedi.

İşgalden sonra birçok bölge sakini bu güne kadar devam eden baskıyla karşı karşıya kaldı. Yoldaşlarımız da baskıya maruz kalanlar arasında yer alıyor. En çok dikkat çeken vakalardan bazılarını kısaca gözden geçirebiliriz. Anarşist Alexander Kolchenko, demokrasi yanlısı eylemci Oleg Sentsov ile birlikte tutuklandı ve 16 Mayıs 2014’te Rusya’ya nakledildi; beş yıl sonra bir esir değişimi sonucu serbest bırakıldılar. Anarşist Alexei Shestakovich işkence gördü, kafasına plastik bir torba geçirilerek boğuldu, dövüldü ve misilleme yapmakla tehdit edildi; kaçmayı başardı. Anarşist Evgeny Karakashev, 2018’de Vkontakte’de (bir sosyal ağ) [var olan bir içeriği] yeniden paylaştığı için gözaltına alındı ve hala tutuklu.

Esir değişimi sonrası anarşist Alexander Kolchenko.

Dezenformasyon

Rusya sınırına yakın olan ve Rusça konuşulan şehirlerde, Rusya yanlısı mitingler düzenlendi. Katılımcılar NATO’dan, radikal milliyetçilerden ve Rusça konuşan nüfusu hedef alan baskıdan korkuyorlardı. SSCB’nin çöküşünden sonra, Ukrayna, Rusya ve Belarus’taki pek çok hanenin birbiriyle aile bağları mevcuttu; fakat Maidan olayları kişisel ilişkilerde şiddetli bir ayrışmaya yol açtı. Kiev dışında yaşayıp Rus televizyonunu izleyenler, Kiev’in bir Nazi cuntası tarafından ele geçirildiğine ve orada Rusça konuşan nüfusun tasfiye edildiğine ikna olmuşlardı.

Rusya şu mesajı kullanarak bir propaganda kampanyası başlattı: “Cezalandırıcılar”, yani Naziler, (Kiev de ağırlıklı olarak Rusça konuşan bir şehir olmasına rağmen) “Kiev’den Donetsk’e geliyorlar, Rusça konuşan nüfusu yok etmek istiyorlar.” Propagandacılar insanları yanlış yönlendirme amacı taşıyan mesajlarında aşırı sağcıların fotoğraflarını kullandılar ve her türlü sahte haberi yaydılar. Düşmanlık yaratma sürecinde, en aşağılık aldatmacalardan birini de yaydılar: Sözde bir tanka bağlandığı ve yol boyunca sürüklendiği iddia edilen üç yaşındaki bir çocuğun çarmıha gerilişi görüntüsü. Bu aldatmaca Rusya’daki federal televizyonlarda yayınlandı ve internette hızla viral hale geldi.

Bir Rus kanalından yalan haber! Bir kadın, üç yaşındaki bir çocuğun idam edilmesini ve çarmıha gerilmesini gördüğünü anlatıyor.

Bize göre, 2014’te, dezenformasyon silahlı çatışmanın körüklenmesinde hayati bir rol oynadı: Donetsk ve Lugansk’ın kimi sakinleri öldürülmekten korktular, bu yüzden silahlandılar ve Putin’in birliklerini yardıma çağırdılar.

Ukrayna’nın Doğusunda Silahlı Çatışma

Rusya Federasyonu’nun FSB (devlet güvenlik teşkilatı, KGB’nin halefleri) albayı Igor Girkin tarafından -kendi sözleriyle- “savaşın tetiği çekildi”. Rus emperyalizminin bir destekçisi olan Girkin, Rusya yanlısı protestoları radikalleştirme kararı aldı. Silahlı bir Rus grubuyla sınırı geçti ve (12 Nisan 2014’te) Slavyansk’taki İçişleri Bakanlığı binası ele geçirerek, silahlara el koydu. Rus yanlısı güvenlik güçleri Girkin’e katılmaya başladı. Girkin’in silahlı gruplarıyla ilgili bilgiler ortaya çıkınca, Ukrayna terörle mücadele operasyonunu duyurdu.

cdn.crimethinc.com/assets/articles/2022/02/15/7.jpg

Ukrayna toplumunun ulusal egemenliğini korumaya kararlı bir bölümü, ordunun kapasitesinin yetersiz olduğunu fark ederek büyük bir gönüllü hareketi örgütledi. Askeri işlerde biraz yetkin olanlar eğitmen oldular veya gönüllü taburlar oluşturdular. Bazı insanlar düzenli orduya katıldı ve insani yardım gönüllüleri olarak gönüllü taburlara katıldı. Silah, yiyecek, mühimmat, yakıt, ulaşım, sivil araba kiralama ve benzerleri için fon topladılar. Çoğu zaman, gönüllü taburlara katılanlar, devlet ordusunun askerlerinden daha iyi silahlanmış ve donatılmıştı. Bu müfrezeler önemli düzeyde bir dayanışma ve öz-örgütlenme sergilediler ve devletin toprak savunma işlevlerinin yerini alarak (o zamanlar yetersiz donanıma sahip olan) ordunun düşmana başarılı bir şekilde direnmesini sağladılar.

Rus yanlısı güçler tarafından kontrol edilen topraklar hızla küçülmeye başladı. Sonra düzenli Rus ordusu müdahale etti.

Burada, üç önemli kronolojik noktayı vurgulamamız gerek:

  1. Ukrayna ordusu silahların, gönüllülerin ve askeri uzmanların Rusya’dan geldiğini fark etti. Bu nedenle 12 Temmuz 2014’te Ukrayna-Rusya sınırında operasyon başlattılar. Ancak askeri ilerleyiş sırasında Ukrayna ordusu Rus topçusu tarafından saldırıya uğradı ve operasyon başarısız oldu. Silahlı kuvvetler ağır kayıplar verdi.
  2. Ukrayna ordusu Donetsk’i işgal etmeye çalıştı. İlerlerken, Ilovaisk yakınlarında Rus düzenli birlikleri tarafından kuşatıldılar. Gönüllü taburlardan birine dahil olan olan tanıdığımız insanlar da yakalandı. Rus ordusunu ilk elden gördüler. Üç ay sonra, savaş esiri değişimi sonucu geri dönmeyi başardılar.
  3. Ukrayna ordusu, büyük bir demiryolu kavşağına sahip Debaltseve şehrini kontrol etti. Bu, Donetsk ve Lugansk’ı birbirine bağlayan doğrudan yolu bozdu. Poroşenka (o zamanki Ukrayna başkanı) ile Putin arasında uzun vadeli bir ateşkes başlatması beklenen müzakerelerin öncesinde, Ukrayna mevzileri Rus birliklerinin desteğiyle birlikler tarafından saldırıya uğradı. Ukrayna ordusu tekrar kuşatıldı ve ağır kayıplar verdi.

2014 yılında Ilovaisk’te eylemler gerçekleştiren gönüllü savaşçılar

Şu an için (Şubat 2022 itibariyle), sürekli ihlaller olsa da, taraflar ateşkesin sürdürülmesi ve şartlı bir “barış ve sessizlik” düzeni üzerinde anlaştılar. Her ay birkaç kişi ölüyor.

Rusya, düzenli Rus birliklerinin varlığını ve Ukrayna makamları tarafından kontrol edilmeyen bölgelere silah tedariki yapıldığını reddediyor. Yakalanan Rus ordu mensupları, tatbikat için teyakkuza geçirildiklerini ve Ukrayna’da savaşın ortasında olduklarını ancak gidecekleri yere vardıklarında fark ettiklerini iddia ediyorlar. Sınırı geçmeden önce Kırım’da meslektaşlarının yaptığı gibi Rus ordusunun sembollerini kaldırdılar. Rusya’da gazeteciler ölen askerlerin mezarlıklarını buldular, ancak ölümleriyle hakkında bir bilgi bulunmuyor: mezar taşlarında ölüm tarihi olarak yalnızca 2014 yılı yazıyor.

Tanınmayan Cumhuriyetlerin Destekçileri

Maidan’a karşıtlarının ideolojik temeli de çeşitliydi. Ana birleştirici fikirler, polise yönelik şiddetten hoşnutsuzluk ve Kiev’deki ayaklanmalara karşı çıkmalarıydı. Rus kültürel anlatıları, filmleri ve müziği ile yetiştirilen insanlar, Rus dilinin yok edilmesinden korkuyorlardı. SSCB’nin destekçileri ve İkinci Dünya Savaşı’ndaki zaferinin hayranları, Ukrayna’nın Rusya ile uyumlu olması gerektiğine inanıyorlardı ve radikal milliyetçilerin yükselişinden memnun değillerdi. Rus İmparatorluğu’nun yandaşları, Maidan protestolarını Rus İmparatorluğu topraklarına yönelik bir tehdit olarak algıladı. Bu müttefiklerin fikirleri, İkinci Dünya Savaşı’nda zaferin sembolü olarak SSCB, Rus İmparatorluğu ve St. George şeridinin bayraklarını gösteren bu fotoğrafla açıklanabilir. Onları otoriter muhafazakarlar, eski düzenin destekçileri olarak tanımlayabiliriz.

İkinci Dünya Savaşı’ndaki zaferin sembolü olarak SSCB, Rus İmparatorluğu ve St. George bayrakları

Rus yanlısı taraf, Rusya’ya sempati duyan polis, girişimciler, politikacılar ve ordu, sahte haberlerden korkan sıradan vatandaşlar, Rus vatanseverlerin ve çeşitli monarşistlerin dahil olduğu çeşitli aşırı sağcı bireyler, Rus emperyalizmi yanlıları, “Rusich” isimli özel kuvvetler grubu, kötü bir üne sahip olan neo-Nazi Alexei Milchakov, yakın zamanda ölen, şovenist Rus milliyetçi medya projesi “Sputnik and Pogrom”un kurucusu Egor Prosvirnin ve benzerlerinin yer aldığı ÖAŞ [Özel Askeri Şirket] grubu “Wagner”den meydana geliyordu. Aralarında SSCB’ye ve onun İkinci Dünya Savaşı’ndaki zaferine methiyeler düzen otoriter solcular da vardı.

Ukrayna’da Aşırı Sağın Yükselişi

Daha önce belirttiğimiz gibi, sağ kanat, muharebe birimleri düzenleyerek ve Berkut’la fiziksel olarak yüzleşmeye hazır olarak Maidan sırasında sempati kazanmayı başardı. Askeri ekipmanlarının olması, bağımsızlıklarını korumalarına ve diğerlerinin onlara güvenmesine imkan sağladı. Gamalı haçlar, kurt kancaları, Kelt haçları ve SS logoları gibi açık faşist sembolleri kullanmalarına rağmen, Yanukoviç hükümetinin güçleriyle savaşma ihtiyacı nedeniyle birçok Ukraynalının onlarla işbirliği çağrısı yapması nedeniyle, onları gözden düşürmek zordu.

Maidan’dan sonra sağ kanat, Rus yanlısı güçlerin mitinglerini aktif olarak bastırdı. Askeri operasyonların ilk zamanlarında gönüllü taburlar oluşturmaya başladılar. En ünlülerinden biri “Azak” taburu. Başlangıçta 70 savaşçıdan oluşuyordu; şimdi ise bu, kendine ait zırhlı araçları, topçuları, tank bölüğü ve NATO standartlarına uygun ayrı bir projesi olan çavuş okulu ile 800 kişilik bir alay. Azak taburu, Ukrayna ordusundaki en etkili savaş birimlerinden biridir. Gönüllü Ukrayna Birimi “Sağ Sektör” ve Ukrayna Milliyetçileri Örgütü gibi başka faşist askeri oluşumlar da vardı, ancak bunlar daha az biliniyor.

Sonuç olarak, Ukrayna sağ kanadı Rus medyasında kötü bir üne kavuştu. Ancak Ukrayna’daki birçok kişi, Rusya’da nefret edilen şeyin Ukrayna’daki mücadelenin bir sembolü olduğunu düşündü. Örneğin, Rusya’da Nazi işbirlikçisi olarak kabul edilen milliyetçi Stepan Bandera’nın adı protestocular tarafından bir alay konusu olarak aktif olarak kullanıldı. Bazıları, Yahudi/Masonik komplo teorilerini destekleyenleri trollemek için kendilerine Judeo-Banderans adını verdiler.

Zamanla, trolleme kontrolden çıktı. Sağcılar açıkça Nazi sembolleri giyiyorlardı; Maidan’ın sıradan destekçileri kendilerinin Rus bebeklerini yiyen Banderanlar olduklarını iddia ettiler ve bu şekilde memler yaptılar. Aşırı sağ ana akıma girdi: vatanseverler ve milliyetçiler olarak sunuldukları televizyon programlarına ve diğer kurumsal medya platformlarına davet edildiler. Maidan’ın liberal destekçileri, Nazilerin Rus medyası tarafından icat edilen bir aldatmaca olduğuna inanarak onların tarafını tuttu. 2014’ten 2016’ya kadar, ister Nazi, ister anarşist, ister örgütlü suç örgütünün önemli bir üyesi, isterse vaatlerinin hiçbirini yerine getirmeyen bir politikacı olsun, savaşmaya hazır olan herkes sahiplenildi.

Gamalı haç ve NATO bayrağı taşıyan aşırı sağcı savaşçılar. Azak taburunun NATO’ya yönelik olumsuz bir tutumu var; Şu anda ABD, Azak’a silah sağlamıyor

Aşırı sağın yükselişi, kritik durumlarda daha iyi organize olmaları ve diğer isyancılara etkili mücadele yöntemleri önerebilmeleri gerçeğinden kaynaklanıyor. Anarşistler, halkın sempatisini kazanmayı başardıkları Belarus’ta da benzer bir şeyi başardılar ancak Ukrayna’da aşırı sağın yaptığı kadar büyük ölçekte değil.

2017 yılına kadar, ateşkes başladıktan ve radikal savaşçılara duyulan ihtiyaç azaldıktan sonra, SBU (Ukrayna Güvenlik Servisi) ve eyalet hükümeti, Oleksandr Muzychko, Oleg Muzhchil, Yaroslav Babich vb. dahil olmak üzere, sağ hareketin nasıl geliştirileceğine dair “sistem karşıtı” veya bağımsız bir bakış açısına sahip olan herkesi hapse atarak veya etkisiz hale getirerek sağ hareketi kontrol altına aldı.

Bugün hala büyük bir hareket, ancak popülariteleri nispeten düşük bir seviyede ve liderleri güvenlik servisi, polis ve politikacılarla bağlantılı; gerçekten bağımsız bir siyasi gücü temsil etmiyorlar. Aşırı sağ sorununa ilişkin tartışmalar, insanların kaygıları sessizce reddetmek yerine, uğraştıkları semboller ve örgütler hakkında bir anlayış geliştirdikleri demokrat cenah içerisinde giderek daha sıklaşıyor.

Savaş Sırasında Anarşistlerin ve Anti-Faşistlerin Faaliyetleri

Askeri operasyonların patlak vermesiyle, Ukrayna yanlısı olanlar ile sözde DNR/LNR’yi (“Donetsk Halk Cumhuriyeti” ve “Luhansk Halk Cumhuriyeti”) destekleyenler arasında bir bölünme ortaya çıktı.

Savaşın ilk aylarında punklar arasında yaygın bir “savaşa hayır deme” duygusu vardı, ancak bu uzun sürmedi. Ukrayna ve Rusya yanlısı kampları inceleyelim.

Ukrayna yanlıları

İlk anarşist ve anti-faşist gönüllüler, kitlesel bir organizasyonun olmaması nedeniyle, savaşa bireysel olarak savaşçı, askeri sağlık görevlisi ve gönüllüler olarak gittiler. Kendi kadrolarını oluşturmaya çalıştılar, ancak bilgi ve kaynak eksikliği nedeniyle bu girişim başarısız oldu. Hatta bazıları Azak taburuna ve OUN’a (Ukrayna Milliyetçileri Örgütü) katıldı. Sebep olarak en erişilebilir birlikler oldukları söylendi. Sonuç olarak, bazı insanlar sağcı politikacılara dönüştüler.

2014. Desna’daki Sağ Sektör üssünde eğitim alan anti-faşistler. Bu fotoğrafta silahlı çatışmaya katılan Moskovalı iki anti-faşistini olduğunu belirtmekte fayda var.

Savaşa katılmayanlar, Doğu’da yaralananların rehabilitasyonu ve cepheye yakın bir anaokuluna bomba sığınağı yapılması için para topladılar. Ayrıca, açık bir anarşist sosyal ve kültürel merkez olan Kharkiv’de “Özerklik” adında bir işgal evi vardı; orada o dönemde mültecilere yardım etmeye odaklandılar. Yeni gelenlerle istişare ederek ve onları kaynaklara yönlendirerek ve eğitim faaliyetleri yürüterek konut ve kalıcı olarak gerçekten özgür bir pazar oluşturdular. Ayrıca merkez, teorik tartışmaların yapıldığı bir yer haline geldi. Ne yazık ki, 2018’de proje ortadan kalktı.

Tüm bu eylemler, belirli kişi ve grupların bireysel girişimleriydi. Belirli bir strateji çerçevesinde gerçekleşmediler.

O dönemin en önemli olaylarından biri, eskiden büyük bir radikal milliyetçi örgüt olan “Autonomnyi Opir” (özerk direniş) idi. 2012’de sola eğilmeye başladılar; 2014’e gelindiğinde, o kadar çok sola kaymışlardı ki, üyeleri kendilerini “anarşist” olarak bile adlandırıyorlardı. Zapatista hareketini ve Kürtleri rol model olarak kullanarak milliyetçiliklerini bir “özgürlük” mücadelesi ve Rus milliyetçiliğine karşı bir denge olarak tanımladılar. Ukrayna toplumundaki diğer projelerle karşılaştırıldığında, en yakın müttefikler olarak görüldüler, bu nedenle bazı anarşistler onlarla işbirliği yaparken, diğerleri bu işbirliğini ve örgütün kendisini eleştirdi. AO üyeleri ayrıca gönüllü taburlara aktif olarak katıldılar ve ordu arasında “anti-emperyalizm” fikrini geliştirmeye çalıştılar. Kadınların savaşa katılma hakkını da savundular; AO’nun kadın üyeleri muharebe operasyonlarına katıldı. AO, savaşçıları ve doktorları eğitmek için eğitim merkezlerine yardım etti, ordu için gönüllü oldu ve mültecilerin barındığı Lviv’deki sosyal merkez “Citadel”i organize ettiler.

Moskova, 2014: Anarşistler Rus saldırganlığına karşı yürüyor.

Rus Yanlıları

Modern Rus emperyalizmi, Rusya’nın – siyasi sisteminde değil, bölgesel zeminde- SSCB’nin halefi olduğu algısı üzerine inşa edilmiştir. Putin rejimi, II. Dünya Savaşı’ndaki Sovyet zaferini Nazizm’e karşı ideolojik bir zafer olarak değil, Avrupa’ya karşı Rusya’nın gücünü gösteren bir zafer olarak görüyor. Rusya’da ve kontrol ettiği ülkelerde nüfusun bilgiye erişimi daha az olduğundan Putin’in propaganda makinesi karmaşık bir siyasi anlayış yaratma zahmetine girmez. Anlatı esas itibariyle şöyledir: ABD ve Avrupa, güçlü SSCB’den korktular, Rusya SSCB’nin halefi ve eski SSCB’nin tüm toprakları Rus’tur, Rus tankları Berlin’e girdi, bu da “Tekrar yapabiliriz” anlamına geliyor ve burada NATO’ya kimin en güçlü olduğunu göstereceğiz, Avrupa’nın “çürümesinin” sebebi, oradaki tüm geylerin ve göçmenlerin kontrolden çıkmış olmasıdır.

2014 ve 2015’te Rusya’da çok popüler çıkartmalar. Çıkartmada “Tekrar yapabiliriz” yazıyor.

Sol içerisinde Rus yanlısı bir konumu sürdüren ideolojik temel, SSCB’nin mirası ve II. Dünya Savaşı’ndaki zaferiydi. Rusya, Kiev hükümetinin Naziler ve cunta tarafından ele geçirildiğini iddia ettiğinden, Maidan muhalifleri kendilerini faşizme ve Kiev cuntasına karşı savaşçılar olarak tanımladılar. Bu etiketleme, örneğin Ukrayna’da, “Borotba” örgütü de dahil olmak üzere, otoriter sol arasında sempati uyandırdı. 2014’ün en önemli olayları sırasında, önce yönetime sadık, ardından ise Rusya yanlısı bir pozisyon aldılar. Odessa’da 2 Mayıs 2014’teki sokak isyanları sırasında aktivistlerinden birkaçı öldürüldü. Bu gruptan bazı kişiler Donetsk ve Lugansk bölgelerindeki çatışmalara da katıldı ve bazıları orada öldü.

“Borotba”, motivasyonlarını faşizme karşı savaşmak olarak tanımladı. Avrupa solunu “Donetsk Halk Cumhuriyeti” ve “Luhansk Halk Cumhuriyeti” ile dayanışma içinde olmaya çağırdılar. Vladislav Surkov’un (Putin’in siyasi stratejisti) e-postası hacklendikten sonra, Borotba üyelerinin fon aldığı ve Surkov’un adamları tarafından denetlendiği ortaya çıktı.

Rusya’nın otoriter komünistleri, benzer nedenlerle ayrılıkçı cumhuriyetleri benimsediler.

Meydan’daki aşırı sağcı destekçilerin varlığı, apolitik anti-faşistlerin de “DNR” ve “LNR”yi desteklemesini sağladı. Yine bir kısmı Donetsk ve Lugansk bölgelerindeki çatışmalara katıldı, bir kısmı da orada öldü.

Ukraynalı anti-faşistler arasında “apolitik” anti-faşistler, faşizme karşı “dedelerimiz ona karşı savaştığı için” olumsuz bir tutum sergileyen alt kültürlere bağlı insanlar vardı. Faşizm anlayışları soyuttu: kendileri genellikle politik olarak tutarsız, cinsiyetçi, homofobik, Rusya vatanseveri vb. idi.

Sözde cumhuriyetleri destekleme fikri, Avrupa’da solcular arasında geniş bir destek kazandı. Destekçileri arasında en dikkate değer olanı, İtalyan rock grubu “Banda Bassotti” ve Alman partisi Die Linke idi. Bağış toplamaya ek olarak, Banda Bassotti “Novorossia”da bir turne düzenledi. Avrupa Parlamentosu’nda yer alan Die Linke, Rusya yanlısı anlatıyı mümkün olan her şekilde destekledi ve Kırım’a ve tanınmayan cumhuriyetlere giden Rus yanlısı militanlarla video konferanslar gerçekleştirdi. Die Linke’nin genç üyeleri ve Rosa Lüksemburg Vakfı (Die Linke Partisi’nin vakfı), bu pozisyonun her katılımcı tarafından paylaşılmadığını, ancak Sahra Wagenknecht ve Sevim Dağdelen gibi partinin en önde gelen üyeleri tarafından yayıldığını iddia ediyorlar.

Banda Bassotti, 2014 yılında Donetsk’te

Rus yanlısı tutum, anarşistler arasında popülerlik kazanmadı. Bireysel açıklamalar arasında en görünür olanı, anarşist sembollerle dövmeleri olan ABD’li karma dövüş sanatçısı Jeff Monson’ın pozisyonuydu. Daha önce kendisini bir anarşist olarak görüyordu, ancak Rusya’da açıkça iktidardaki Birleşik Rusya partisi için çalışıyor ve Duma’da vekil olarak görev yapıyor.

Rusya yanlısı “sol” kampı özetlemek gerekirse, Rus özel servislerinin çalışmalarını ve ideolojik yetersizliğin sonuçlarını görüyoruz. Kırım’ın işgalinden sonra, Rus FSB çalışanları yerel anti-faşistlerle ve anarşistlerle görüşerek, faaliyetlerine devam etmelerine izin vermeyi teklif ettiler, ancak bundan böyle Kırım’ın Rusya’nın bir parçası olması gerektiği fikrini ajitasyonlarına dahil etmeleri gerektiğini önerdiler. Ukrayna’da, kendilerini anti-faşist olarak konumlandırırken, esasen Rus yanlısı bir konum ifade eden küçük bilgilendirici ve aktivist gruplar var; birçok insan onların Rusya için çalıştıklarından şüpheleniyor. Etkileri Ukrayna’da çok az, ancak üyeleri Rus propagandacılarına “ihbarcı” olarak hizmet ediyorlar.

Rusya büyükelçiliğinden ve İlya Kiva gibi Rus yanlısı Parlamento üyelerinden de “işbirliği” teklifleri var. Azak taburu gibi Nazilere karşı olumsuz tutum üzerinde oynamaya çalışıyorlar ve pozisyonlarını değiştirmeleri için insanlara para teklif ediyorlar. Şu anda sadece Rita Bondar bu şekilde para aldığını açıkça kabul etti. Solcu ve anarşist medya kuruluşlarında yazardı, ancak para ihtiyacı nedeniyle Rus propagandacısı Dmitry Kiselev’e bağlı medya platformları için takma adla yazdı.

Rusya’da, anarşist hareketin ortadan kaldırılmasına ve anarşistleri anti-faşist altkültürden uzaklaştıran otoriter komünistlerin yükselişine tanık oluyoruz. Son zamanlardaki en belirleyici anlardan biri, 2021’de “Sovyet askeri”nin anısına bir anti-faşist turnuvanın düzenlenmesidir.


Rusya ile Topyekûn bir Savaş Tehdidi Var mı? Anarşist bir Tutum

On yıl kadar önce, Avrupa’da topyekûn bir savaş düşüncesi çılgınca görünebilirdi; çünkü 21. yüzyılın Avrupalı laik devletleri “hümanizm” oyunu oynayarak suçlarını maskelemeye çalışıyorlardı. Askeri operasyonlara girdiklerinde ise, bunu Avrupa’nın çok uzaklarında bir yerlerde yapmaktaydılar. Ancak iş Rusya’ya gelince, Kırım’ın işgali, ardı ardına gelen sahte referandumlar, Donbas’taki savaş ve MH17 uçağının düşmesi olayına şahit olduk. Ukrayna sürekli olarak hacker saldırıları ve bombalı tehditlere maruz kalıyor; yalnızca devlet binalarına değil aynı zamanda okullar ve kreşlere yönelik olarak.

2020’de, Belarus’ta, Lukashenka cesurca kendisini %80 oy oranıyla seçimlerin galibi ilan etti. Belarus’taki ayaklanma, Belarus propagandacılarının grevine bile neden oldu. Ancak Rus FSB uçakları indikten sonra, durum dramatik biçimde değişti ve Belarus hükümeti protestoları şiddetle bastırmayı başardı.

Benzer bir senaryo Kazakistan’da da oynandı, ancak orada, Rus, Belarus, Ermenistan ve Kırgızistan düzenli orduları, CSTO (Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü) işbirliği kapsamında rejime isyanı bastırması için yardım için getirildiler.

Rus özel kuvvetleri, Avrupa Birliği sınırında itilaf yaratmak amacıyla Suriye’den mültecileri kandırıp Belarus’a getirdiler. Ayrıca – önceden bilinen “novichok” vb.- kimyasal silahlar kullanarak siyasi suikastlara karışan Rus FSB’den bir grup ortaya çıkarıldı. Skripals ve Navalny’nin yanı sıra, Rusya’daki diğer siyasi kişileri de öldürdüler. Putin’in rejimi tüm bu suçlamalara “Biz değiliz, hepiniz yalan söylüyorsunuz.” diyerek karşılık veriyor. Bu arada Putin, altı ay önce, Rusların ve Ukraynalıların tek bir millet olduğunu ve birlikte olmaları gerektiğini ileri süren bir makale de yazdı. (DNR ile LNR denilen kukla hükümetler ile bağlantılı, Rus devlet politikasını inşa eden bir siyasal stratejist olan) Vladislav Surkov “imparatorluğun genişlemesi gerektiği, aksi halde bozulacağını” ilan eden bir makale yayınladı. Geçen iki yıl içinde, Rusya, Belarus ve Kazakistan’da, protesto hareketleri vahşice bastırıldı ve muhalif bağımsız medya ortadan kaldırıldı. Rusya’nın faaliyetlerine ilişkin olarak burada daha çok şey okumanızı tavsiye ediyoruz.

Tüm bunlar dikkate alındığında, topyekûn bir savaş olasılığı yüksek ve bir şekilde bu yıl geçen yıldan daha da yüksek. En keskin analizciler bile tam olarak ne zaman başlayacağını tahmin edebilecek durumda değiller. Belki Rusya’da bir devrim bölgedeki gerilimi azaltabilir, ancak yukarıda yazdığımız gibi, oradaki protesto hareketi boğuldu.

Ukrayna, Belarus ve Rusya’daki anarşistlerin çoğu Ukrayna’nın bağımsızlığını doğrudan veya dolaylı olarak desteklemekteler. Bunun nedeni, bütün milliyetçi histeriye, yolsuzluğa ve çok sayıda Nazi olmasına rağmen, Rusya ve onun kontrolü altındaki ülkelerle kıyaslandığında Ukrayna’nın bir özgürlük adası gibi olması. Bu ülke, başkanın değiştirilebilmesi, semboliğin ötesine geçmeyen gücü olan bir parlamento ve barışçıl toplanma hakkı ile post-Sovyet bölgede böylesine “benzersiz bir fenomen” olarak varlığını sürdürüyor; bazı durumlarda, mahkemeler bazen toplumun özel ilgisini dikkate alarak kendi özgün işleyiş şekillerine göre faaliyet yürütebiliyorlar. Rusya’daki duruma kıyasla tercih edilebilir olduğu söylemek yeni bir şey değil. Bakunin’in yazdığı gibi, “En kusurlu cumhuriyetin en aydınlanmış monarşiden bin kat daha fazla olduğuna kesinlikle inanıyoruz.

Ukrayna’nın içinde çok sayıda sorun var, ancak bu sorunların Rusya’nın müdahalesi olmaksızın çözümlenmesi çok daha olası.

Bir işgal durumunda Rus birliklerine karşı savaşmaya değer mi? Bu sorunun yanıtının evet olduğuna inanıyoruz. Şu an için Ukraynalı anarşistlerin düşündüğü seçenekler arasında, Ukrayna silahlı kuvvetlerine katılmak, bölgesel savunmaya dâhil olmak, partizanlık ve gönüllülük bulunuyor.

Ukrayna şu an, Rus emperyalizmine karşı mücadelenin ön cephesinde yer alıyor. Uzun vadede Rusya, Avrupa’daki demokrasiyi yok etmeyi planlıyor. Avrupa’da henüz bu tehlikeye pek fazla dikkat çekilmediğini biliyoruz. Ancak eğer üst-düzey siyasetçilerin, aşırı sağcı örgütlerin ve otoriter komünistlerin açıklamalarını takip ederseniz, zaman içinde Avrupa’da geniş bir casus ağı olduğunu fark edebilirsiniz. Örneğin, (Gerhard Schröder, François Fillon) gibi bazı üst düzey yöneticilere, görevden ayrıldıktan sonra Rus petrol şirketlerinde görev veriliyor.

“Savaşa Hayır” veya “İmparatorlukların Savaşı” sloganlarının etkisiz ve popülist olduklarını düşünüyoruz. Anarşist hareketin süreçte hiçbir etkisi yok ve bu tür açıklamalar pek de bir şeyi değiştirmeyecek.

Tutumumuz, kaçmak istememize, rehine olmak istemememize ve dövüşmeden ölmek istemememize dayanıyor. Afganistan’a bakıp “Savaşa Hayır”ın ne anlama geldiğine bakabilirsiniz: Taliban ilerlerken, insanlar kitleler halinde kaçtılar, havaalanlarındaki kaosta öldüler ve geriye kalanlar ise temizlendiler. Bu, Kırım’da olan biteni betimliyor ve Ukrayna’nın diğer bölgelerinde Rus işgalinden sonra gerçekleşecekleri hayal edebilirsiniz.

[[ https://cdn.crimethinc.com/assets/articles/2022/02/15/15.jpg Afganistan, 2021: İnsanlar Taliban’dan kaçmak için bir NATO uçağına binmeye çalışıyorlar ]

NATO’ya yönelik tavra ilişkin olarak bu metnin yazarları iki bakış açısı arasında bölünmüş durumdalar. Bazılarımızın bu duruma yönelik olarak olumlu bir yaklaşımı var. Ukrayna’nın Rusya’ya kendi başına karşı koyamayacağı aşikar. Geniş kapsamlı bir gönüllü hareketini dikkate alsanız bile, modern teknolojiler ve silahlara ihtiyaç duyulacak. Ukrayna’nın NATO dışında, bu konuda yardım edebilecek hiçbir müttefiki yok.

Burada bizler Suriye Kürdistanı’nın öyküsünü anımsatmak isteriz. Yereldekiler IŞİD’e karşı NATO ile işbirliğine zorlandılar; tek seçenekleri kaçmak veya öldürülmekti. Eğer Batı Putin ile yeni çıkar ilişkileri geliştirir veya bazı tavizler karşılığında pazarlık etmeyi becerirse NATO desteğinin çarçabuk kaybolabileceğinin fazlasıyla farkındayız. Şu an bile, çok da başka bir seçeneği olmadığını anladıklarından Öz-Yönetim Esad rejimi ile işbirliğine zorlanıyor.

Olası bir Rus işgali Ukranya halkını Moskova’ya karşı müttefikler arayışına zorlayacak. Sosyal medyada değil, gerçek dünyada. Anarşistlerin Ukrayna’da veya başka bir yerde Putin rejiminin işgaline etkili biçimde tepki verecek yeterlilikte kaynakları bulunmuyor. Bu nedenle, NATO’dan destek almayı kabul etmeyi düşünmeliyiz.

Bu yazıyı yazan gruptakilerin diğerlerinin bağlı olduğu öteki bakış açısı ise, hem NATO hem de AB’nin Ukrayna’daki etkilerini güçlendirerek ülkedeki mevcut “vahşi kapitalizm” sistemini sağlamlaştırdığı ve toplumsal bir devrim potansiyelini daha da olanak dışı bıraktığı yönünde. Bayrağını NATO’nun lideri olarak ABD’nin taşıdığı küresel kapitalizm sisteminde, Ukrayna mütevazı bir sınır noktası olarak belirleniyor: ucuz işgücü ve kaynak tedarikçisi. Bu yüzden, Ukrayna toplumu için tüm bu emperyalistlerden bağımsız olma gereksiniminin karşılanması gerekiyor. Ülkenin savunma kabiliyeti bağlamında, NATO teknolojisi ve düzenli ordunun önemine değil, taban gerilla direnişi potansiyeline vurgu yapılmalı.

Bu savaşın öncelikle Putin’e ve kontrolü altındaki rejimlere yönelik olduğunu düşünüyoruz. Bir diktatörlük altında yaşamamaya yönelik dünyevi motivasyonun ötesinde, bölgedeki en aktif, bağımsız ve isyankâr toplum olan Ukrayna toplumunda da bir potansiyel görmekteyiz. Geçtiğimiz otuz yıldaki halkın uzun süreli direnişi bunun sağlam bir kanıtı. Bu durum bize, doğrudan demokrasi kavramının burada zengin bir temeli olduğu umudunu veriyor.

Ukrayna’daki Anarşistlerin Şu Anki Durumu ve Yeni Zorluklar

Maidan ve savaş sırasındaki dışarıdan izleyici olma durumunun, hareket üzerinde moral bozucu etkisi oldu. Rus propagandasının “anti-faşizm” sözcüğünü tekelleştirilmesi nedeniyle hareketin ilerlemesi sekteye uğradı. Rus-yanlısı militanlar arasında SSCB simgelerinin varlığına bağlı olarak, “komünizm” sözcüğüne yönelik tavır her zaman için fazlasıyla olumsuzdu, öyle ki “anarko-komünizm” birleşimi bile olumsuz biçimde algılandı. Ukrayna-yanlısı aşırı-sağa yönelik açıklamalar sıradan insanların gözünde anarşistlere yönelik şüphe uyandırdı. Yürüyüşler ve benzeri yerlerde sembollerini göstermezlerse aşırı-sağcıların anarşistlere ve anti-faşistlere saldırmayacaklarına ilişkin konuşulmamış bir anlaşma vardı. Sağın elinde çok fazla silah var. Bu durum, bir düş kırıklığı duygusu yarattı; polis işini doğru düzgün yapmıyordu, bu nedenle sebepsiz yere birileri öldürülebiliyordu. Örneğin, 2015’te Rus-yanlısı aktivist Oles Buzina öldürüldü.

Bütün bu olup bitenler, anarşistleri meseleye daha ciddi şekilde yaklaşmaları konusunda cesaretlendiriyor.

2016’dan itibaren radikal bir yeraltı hareketi gelişmeye başladı; radikal eylemlere ilişkin haberler görünmeye başladı. Yalnızca molotof kokteyli ile sınırlı kalan öncekilerden farklı olarak nasıl silah alınacağını ve nasıl gizleneceğini anlatan radikal anarşist kaynaklar ortaya çıktı.

Anarşist çevrelerde, yasal silah sahibi olmak kabul edilebilir hale geldi. Silah kullanılan anarşist eğitim kamplarının videoları gün ışığına çıkmaya başladı. Bu değişimlerin yankıları Rusya ve Belarus’a ulaştı. Rusya’da FSB yasal silahları olan ve airsoft çalışmaları yapan bir anarşist gruplar ağını tasfiye etti. Gözaltına alınanlar elektrik verilerek terörist faaliyette bulunduklarını itiraf etmeye zorlandılar ve 6 ila 18 yıl arasında cezalara çarptırıldılar. Belarus’ta, 2020 protestoları sırasında, “Kara Bayrak” adında isyankar bir grup anarşist Belarus-Ukrayna sınırını geçmeye çalışırken gözaltına alındı. Yanlarında bir silah ve bir el bombası vardı; Igor Olinevich’in ifadesine göre silahı Kiev’den satın almıştı.

Anarşist isyancı grup “Kara Bayrak”

Anarşistlerin ekonomik gündeme dair modası geçmiş yaklaşımları da değişti: önceden çoğunluk “ezilenlere yakın” düşük ücretli işlerde çalışırken, artık çoğunluk iyi maaşlı bir iş bulmaya çalışıyor, genellikle IT sektöründe.

Sokaktaki anti-faşist gruplar faaliyetlerini yeniden başlatarak, Nazi saldırıları durumunda misilleme eylemlerine giriştiler. Diğer şeylerin yanı sıra, antifa dövüşçüler arasında “Teslim Olmak Yok” turnuvası gerçekleştirildi ve Kiev antifa grubunun doğuşunu anlatan “Hoods” isimli bir belgesel yayınlandı (İngilizce altyazılı).

Ukrayna’da anti-faşizm önemli bir cephe, çünkü çok sayıda yerel aşırı-sağcı eylemcinin yanı sıra, adı çıkmış çok sayıda Nazi de Rusya’dan (aralarında Sergei Korotkikh ve Alexei Levkin’in de olduğu), Avrupa’dan (Denis “White Rex” Kapustin gibi) ve hatta ABD’den (Robert Rando) buraya taşındı. Anarşistler aşırı sağın faaliyetlerini araştırıyorlar.

Küçük bilgi platformlarının yanı sıra, çeşitli tür aktivist gruplar var (klasik anarşistler, queer anarşistler, anarka-feministler, Food Not Bombs (Bomba Değil Yemek), eko-girişimler vb.). En son, telegramda, yayınlarını İngilizce de çoğaltan siyasal yönelimli anti-faşist bir kaynak @uantifa ortaya çıktı.

Bugünlerde, gruplar arasındaki gerilimler yavaş yavaş yumuşuyor, son zamanlarda çok sayıda ortak eylemler oldu ve sosyal çatışmalara ortak katılım sağlandı. Bu seferberliklerin en büyüklerinden birisi, (Ukrayna özel servislerine karşı bir dava kazanarak Ukrayna’da kalmayı başaran) Belaruslu anarşist Aleksey Bolenkov’un sınırdışı edilmesine yönelikti; bir diğeri ise Kiev’in mahallerinden birisinin (Podil) polis baskınlarına ve aşırı-sağın saldırılarına karşı savunulmasıydı.

Geniş toplum kesimleri üzerinde halen çok az etkimiz var. Bunun nedeni, örgütlenmeye ve anarşist yapılanmalara yönelik gerçek ihtiyacın, uzun süre göz ardı edilmesi veya inkâr edilmesi. (Anılarında, Nestor Makhno da anarşistlerin yenilgisinden sonra bu noksanlıktan şikâyet etmekteydi.) Anarşist gruplar SBU [Ukrayna Gizli Servisi]veya aşısı sağ tarafından çok hızlı biçimde saldırıya uğratılıyor.

Şu an durgunluktan çıktı ve gelişiyoruz; bu nedenle de hareketi kontrol altına almaya çalışan SBU’dan yeni baskılar ve yeni girişimler bekliyoruz.

Bu aşamada, rolümüz yeni demokratik kamp içerisinde en radikal yaklaşımlar ve görüşler olarak tanımlanabilir. Liberaller polisin veya aşırı sağın saldırısı durumunda polise serzenişte bulunurken, anarşistler benzeri bir sorundan mağdur olan diğer gruplara işbirliği öneriyor ve eğer bir saldırı ihtimali varsa kurumları veya etkinlikleri savunmaya gidiyorlar.

cdn.crimethinc.com/assets/articles/2022/02/15/17.jpg

Anarşistler şu an için toplumda ortak çıkarlara dayanan yatay taban bağları yaratmaya çabalıyorlar, böylelikle insanlar öz-savunmanın da aralarında bulunduğu kendi ihtiyaçlarına yönelebilirler. Bu, çoğunlukla örgütlenmeler, temsilciler veya polis etrafında birleşmeyi öneren sıradan Ukrayna siyasal pratiğinden belirgin biçimde farklılaşıyor. Örgütlenmeler ve temsilciler çoğunlukla rüşvet alıyorlar ve etraflarında toplanan insanlar aldatılmaya devam ediliyor. Örneğin, polis LGBT etkinliklerini savunabilir, ancak eğer bu aktivistler polis vahşetine karşı isyana katılırlarsa çılgına döner. Esasen düşüncelerimizdeki potansiyeli görmemizin nedeni de bu; ancak eğer savaş çıkarsa asıl iş yine, silahlı ihtilafa katılma kabiliyeti olacak.


Çeviri Yeryüzü Postası.